Baskı Altında Olmanın Faydaları

Ilknur Yildiz
Türkiye Yayını
Published in
4 min readApr 26, 2024

--

Baskı altında olmak, insanın yaratıcılığını geliştirdi. — Taner Yıldız (Eşim :) )

Yaklaşık iki buçuk saattir önümde bugün yazmak istediğim konuyu yazabilmek için boş bir sayfa açık. O sayfa iki buçuk saat sonra ilk satırına ulaştı.

Kendime en geç bugün bir yazı yazma sınırı koymuştum ve bugüne kadar yazacak hiçbir şey bulamadım. Sınır koyduğum son günüm bugün olduğu için de mecburen yazmak zorundaydım. Sonunda ne yazacağımı bilmeden, taslağımı oluşturmadan ve araştırmamı yapmadan kelimeleri ilk aklıma geldiği gibi yazmaya başladım. Normal yazma rutinimde aklımdaki konuyu taslak olarak yazarım, notlarımı ve araştırmalarımı da yaparak yazıyı tekrar revize edip, son halini vererek paylaşırım. Bugün öyle olmadı…

Photo by Nick Morrison on Unsplash

Baskı altında olmaktan bahsedebilmem için baskı kelimesinin anlamına bakalım.

İnternette karşınıza çıkabilecek basit anlamları var. TDK’ye göre 8 farklı anlamı var. Her birini biliyoruz aslında. Bu anlamlara bakarken dikkatimi çeken bir başka konu da; baskı kelimesini anlatmak için, ya tekrar baskı kelimesi kullanılmış ya da yabancı kökenli kelimelerle açıklanmış. Bu her ne kadar içimi acıtan bir durum olsa da, bu başka bir konu. Ben bugün yazmak istediğim konuya değinmek istiyorum. Bahsetmek istediğim konunun anlamı:

Hak ve özgürlükleri kısıtlayarak etki altında bulundurma durumu; yumruk, kuvvet, zor

Fakat bu anlamın fizikselden ziyade psikolojik etkilerinden kendimce bahsetmek isterim.

Ben profesyonel bir koçum. Bana danışmak için gelen müşterilerimin bakış açılarını genişletmek için en çok kullandığım soru;

Tüm imkanların sınırsız olsaydı…

Bu sonunun üç nokta kısmı konuya göre elbette değişiyor. Bu soru özellikle seçtiğim ya da ezbere kullandığım bir soru da değil. Her görüşmeden önce hiç aklıma bile gelmiyor aksine. Fakat müşterilerim o kadar çok kısıtlamalara sahip ki, zaten kendileri bir mengene ile sıkışmışlık hissine çoktan girmişler. Bu mengeneden çıkmak için geliyorlar.

Photo by Almos Bechtold on Unsplash

Yaratıcılığını ya da bakış açını genişletebilmek için 2 farklı duruma ihtiyacınız olabilir.

Birincisi; benim sorduğum gibi imkanlarının sınırsız olmasına. Bunun için ne istediğini bilmek elbette önemli. Böylece hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan, gönlünce, tam olarak kendi istediğiniz gibi yapabileceksiniz. Sınırsız yaratma özgürlüğünüz var ve kendi tarzınızda istediğiniz gibi yaparsınız.

İkincisi ise aşırı baskı altında olmaya. Nasıl mı?

Önce örnekler vereyim:

Özgürce gazetecilik yapamayan gazeteciler, internet yayını yaparak kendi medya şirketlerini kurup işlerinin sahibi oldular. Eğer ki sınırsız özgürlüğe sahip olsalardı belki de bir kurumun çatısı altında gazeteci olmaya devam edeceklerdi. Onlar kendi yollarını seçtiler çünkü o gazetecilerin değerlerine, meslek etiklerine aykırı bir durum vardı: Baskılandılar. Özgürlük alanları kısıtlandı. İstedikleri gibi yapamadılar.

Toplumsal ve ekonomik baskıların getirdiği koşullar, kadınları üretken yaratıcı kadınlar yaptı. Kadın popülasyonunun okur yazarlık oranı erkeklere nazaran daha düşük. Bir çok Anadolu kadını iş hayatını hayal bile edememiş. Bu da evde örgü, yemek, kuru ya da konserve erzak ya da başka işler yaparak satışlar yapmasına vesile oldu.

İmkansızlıklar yaratıcılığı doğurur.

Yapmak istediğiniz konuda ne kadar çok hevesliyseniz o kadar çok yapmak istersiniz. Bu istek çok fazla ise, ne kadar baskı altında olursanız olun, o baskılar sadece yaratıcılık katacaktır size. Yani basitçe yapacağınız şeyi -kulağı başka yerden tutmak- deyiminin anlamının açıkladığı üzere farklı yani yaratıcı bir şekilde yapacaksınız. Belki bu “yeni tarz” daha fazla dikkat çekecek, belki yeni akım başlatmış olacaksınız, belki de sadece zorlanmış fakat istediğini elde etmiş olacaksınız.

Bu istediğini baskı altında elde etme yolu elbetteki ayağına batan çakıl taşlarıyla dolu çoğunlukla. Adı üzerinde: “Baskı Altında”. Yani normal, aleni, açık saçık bir şekilde elde edemiyorsunuz. Engelleriniz var. O engelleri aşmanız gerekiyor yolun sonundaki elmasa ulaşmak için.

Bu durumda elbette bazı insanlar o baskıya katlanabileceklerini düşünürler. Çakıllarla döşeli yol belirsizdir, acıtır ve zorlayıcıdır. Herkes bu zorluğu üstlenmek zorunda değil. Kişi hayatında hala mutlu ve rahatlıkla idame ettiğini düşünüyorsa bu zorluklara girmeyi hiç düşünmez.

Diğer yandan da, muhtemelen değerlerine uymayan, baskıyı çok fazla bulan, “nefes alacak” alanı kalmadığını düşünen ve kendine bir alan yaratmak zorunda hisseden diğer kesim de, o zorlukları göze alarak “kulağını diğer taraftan tutma”yı dener.

Photo by kyle smith on Unsplash

Bazen de yapabilmek için baskıya ihtiyacımız vardır. Çok rahatlık, genişlik, sınırsız imkanlar konfor alanımızda kalmamızı sağlar. Adı üstünde rahatızdır ve bir şeyler yapmaya ya da değiştirmeye ihtiyaç duymayız. Bir şeylerin değişmesi için baskı altında olmamız gerekebilir. Bizi zorlayıcı bir tetikleyiciye ihtiyaç duyarız. Bu ihtiyaç bizi zorlayarak konfor alanından çıkartacağı için de tatsızdır. Keyif vermekten ziyade, canımızı sıkar, acıtır. Fakat sonunda başarı ile sonlandırabilirsek, o tatmin unutulmaz bir tatmin halini alır.

Fort Minor’ın şarkısında dediği gibi:

This is ten percent luck
Twenty percent skill
Fifteen percent concentrated power of will
Five percent pleasure
Fifty percent pain
And a hundred percent reason to remember the name

Bu yüzde on şans
Yüzde yirmi beceri
Yüzde on beş konsantre irade gücü
Yüzde beş zevk
Yüzde elli acı
Ve ismi hatırlamak için yüzde yüz sebep

O bahsedilen yüzde elli acı olmadan, bazı şeyler gerçekleşmiyor. Bu acıya sebep olan şey de baskı. Bu baskı dışarıdan da olabilir ki yazımda örneklerimi bunlar üzerine kurdum; fakat içten de gelebilir. Kendimizi de engelleyebiliyoruz bazen, kendi baskımızı, imkansızlarımızı kendimiz de yaratabiliyoruz. Yazının girişinde belirttiğim ve kendimde oluşturduğum “bugün yazıyı yazmamın son günü” baskısı, bende bu sonuca yol açtı. Baskının faydasını görenlerden biriyim ben. Motive olmak zorunda hissettim, oldum ve yaptım.

Daha önce motivasyon yazımda da yazdığım şeyi tekrarlamak isterim:

‘‘Bir şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız beyniniz bunun neden imkânsız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar.” — Dr. David J. Schwartz

İlknur Yıldız

Profesyonel Koç

Her hafta paylaştığım yazılardan haberdar olmak isterseniz; okur ve yorumlarınızı benimle paylaşmak isterseniz -ki çok mutlu edersiniz beni- takip edip, e-mail listeme üye olabilirsiniz.

--

--

Profesyonel Koç, Duygusal Zeka Uzmanı, Characterix Danışmanı, Podcaster, Blogger, Turizmci